Harran İlçemiz

Harran İlçemiz





Şanlıurfa merkeze 48 km. mesafede olan ilçenin, 2016 nüfus sayımına göre toplam nüfusu 83.072 işidir. 1987 yılında ilçe olan Harran idari yapı merkez belediye ile birlikte 111 mahalleden oluşmaktadır. Harran kuzeyden Şanlıurfa il merkezi, batıdan Akçakale, doğudan Ceylanpınar ve güneyden Suriye ile çevrili olarak, kendi adıyla anılan Harran Ovası’nın merkezinde kurulmuştur. İlçenin yüzölçümü 704 km² olup topraklarını doğudan kuzeye doğru Tektek Platosu şekillendirir. İlçe ekonomisi tarım, hayvancılık ve turizme dayalıdır. Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler; arpa, buğday, mercimek ve pamuk olup, turizm açısından yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini çeken tarihi ve kültürel alt yapısına sahiptir. Harran MÖ 2.000’de Asurluların hâkimiyeti altında iken, MÖ 612’de Babillerin sınırları içerisinde kalmıştır. Daha sonra Medler ve Persler yöreye egemen olmuş, Büyük İskender’in MÖ 332’de Anadolu’daki Pers hâkimiyetine son vermesinden sonra Urfa yöresi ile birlikte Harran da Makedonya Krallığının egemenliği altına girmiştir. Büyük İskender’in ölümünden sonra Seleukoslar yöreye hâkim olmuş, bunu Osrhoene Krallığı ve Romalılar izlemiştir. Roma döneminde Carrhae adı ile anılan Harran, İlk Çağ’da Ninive’den Karkamış’a uzanan yol üzerindeki stratejik bir konumda idi. Roma’nın 395’te ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma (Bizans) sınırları içerisinde kalan Harran, Bizanslılar ile Sasaniler arasında sık sık el değiştirmiştir. Yöre MS 639 yılında Arap fetihleriyle İslamiyetle tanışmıştır. Bu dönemde Harran devrin önemli bir kültür merkezi konumuna gelmiştir. 661 yılında Emevilerin, 750’de Abbasilerin hâkimiyeti altına girmiştir. Emevi Halifesi Mervan başkentini Harran’a taşımış (744–750), burada kurulan Harran Üniversitesinde din, astronomi, tıp, matematik ve felsefe konularında çalışmalar yapılmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Selçuklular buraya kadar uzanmıştır (1087). 12. yüzyılda Nurettin Zengi, Selahattin Eyyubi, 13. yüzyılda Moğollar, 14. yüzyılda Moğolları yenen Memlükler buraya hâkim olmuştur. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Harran, etimolojik yapısı itibariyle eski uygarlıklarda “yolların kavuştuğu yer”, “kavşak” anlamına gelmektedir. Önasya dili olan Akatça’daki “Harranu” sözcüğüyle “Seyahat ve Kervan” anlamına gelir. Sosyolojik ve tarihsel düşünüldüğünde ise, Medeniyetlerin Doğduğu ve Buluştuğu Kent anlamını içermektedir. Harran’ı sadece ilçe merkezi ile sınırlamadan çevresi ile birlikte hatta ova ile birlikte algılamak, anlamak ve tanımak gerekir. Harran, özellikle Assur Ticaret Kolonileri Devri’nde Anadolu ile sıkı ticari ilişkiler yürütmüş olan Assurlu tüccarların uğrak yeri olmuştur. Paleolitik Dönem’de gezer göçer olarak yaşama başlayan insanoğlu, daha sonra barınma ihtiyacıyla mağaralarda yaşamaya başlamıştır. Şanlıurfa ve Harran çevresinde Paleolitik Döneme ait birçok mağara vardır. Neolitik Dönem’de yerleşik hayata geçen insanoğlu, mimarlık ve resim sanatının ilk örneklerini vermeye başlar. Harran’ı bir hilal şeklinde çevreleyen Göbeklitepe, Hamzantepe, Karahantepe, Sefertepe ve Balıklıgöl’ün yanı başındaki Yenimahalle, tespit edilebilen, günümüzden 12.000 yıl öncesine ait Neolitik yerleşimler ve yapılardır.