Hz. Eyyub (A.S.) ve Urfa

Hz. Eyyub (A.S.) ve Urfa





Hz. Eyyûb (a.s), Hz.İbrâhim’in zürriyetindendir. Bütün müfessirler bunda hemfikirlerdir. Hz. Eyyûb’un babası Îs (Ays-İys), Hz.Ya’kûb’un kardeşidir. Hz. Ya’kûb ile Îs ise Hz.İshâk’ın oğullarıdır. Bilindiği gibi Hz.İshâk ta Hz.İbrâhim’in oğludur. Hz. Eyyûb’un annesinin, Hz.Lût’un torunu, hanımı Rahme’nin ise Hz.Ya’kûb’un kızı olduğu rivayet edilir. Bu ise Hz. Eyyûb’un anne tarafıyla da Hz. İbrâhim soyundan olduğu sonucunu vermektedir. Yine bazı müfessirler Hz. Eyyûb’un, Hz. Ya’kûb ve Hz. Yûsûf ile aynı asrı paylaştığını belirtmektedirler. (DİKMEN-ATEŞ, s.277, KAZANCI, C.2, s.107, CEVDET PAŞA, s.19, BiLMEN, 484, KÖKSAL, C.1, s.305). Hz. Eyyûb sabrı ve takvası ile insanlık tarihinde örnek bir kişidir. Kurân’ı Kerim’de de zikredildiği gibi Hz. Eyyub mal ve mülk bakımından yaşadığı bölgede hatırı sayılır zenginlerden biriydi. Cenabı Allah O’nu maddi ve manevi alanda büyük bir imtihana tabi tutmuş ve imtihanı başarı ile tamamlamıştır. İmtihan sürecinde maddi ve manevi kayba uğrayan Eyyûb (a.s), dualarında hep Allah’a sığınmış, asla isyan etmemiş “Veren Allah alan Allah” deyip kendisine musallat olan şeytanı, sürekli Allah’ı anarak uzaklaştırmıştır. TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ Şanlıurfa Kültür ve Turizm Rehberi Şanlıurfa Hz. Eyyûb için ata yurdudur. Hz. Eyyûb (a.s) hayatının bir evresinde tüm peygamberlerde olduğu gibi hicretle şereflenmiştir. Filistin’den başlayarak Şam diyarını kapsayan ve Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesine bağlı Eyyüpnebi Beldesi’nde noktalanan bu hicretle ilgili olarak, Eyyüpnebi Beldesi ve Şanlıurfa merkez eksenli hayat hikâyesi üç dinin de yazılı kaynaklarında tafsilatlı olarak anlatılır. Gerek Kurân’ı Kerim’de ve gerekse yazılı kaynakların tamamında Hz. Eyyûb anlatılırken hayatın daha çok bu evresi anlatılır. Bu evre ise tamamı ile mekânsal olarak Şanlıurfa orijinlidir. Şanlıurfa merkez ilçeye 100 km.; Viranşehir ilçesine ise 18 km. mesafede olan Eyyüpnebi Beldesi’nde Hz. Eyyûb’un ve eşi Hz. Rahme’nin türbeleri ve Hz. Eyyûb’u görmeye gelen Hz. Elyesa Peygamberin makamları, Hz. Eyyûb’un güneşlenirken sırtını dayadığı taş; Şanlıurfa merkezin güneyindeki Eyyûb Peygamber Mahallesi’nde ise Eyyub Peygamber Makamı olarak bilinen külliyede “Çile Mağarası” ve “Şifalı Kuyu” bulunmaktadır. Bu mekânlar yıl boyunca yerli ve yabancı turistlerce yoğun olarak ziyaret edilmektedir. Osmanlı Padişahı 4. Murat Bağdat seferi dönüşünde Eyyüpnebi Beldesi civarında ordusuyla birlikte konaklar. O gece rüyasında Hz. Eyyûb (a.s) ve türbesini görür. Rüyasında Hz. Eyyûb (a.s)’un kabri işaret edilmiştir. Uykudan uyanan padişah araştırmaya koyulur ve rüyasında gördüğü mezarı nihayetinde bulur. Mezarın üzerine bir kubbe ve yanı başına küçük bir mescit inşa ettirir. İnşaat çalışmalarına bizatihi kendisi de iştirak eder. Daha sonra kaleme alınan bir vakfiye ile Eyyüpnebi Beldesi ve çevresindeki 17 köyü Eyyüpnebi Vakfı’na vakfeder. (Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde Eyüpnebi Vakfı’na ait 24 Muharrem 1287 tarihli beratı) Rivayet edilir ki Hz. İshâk, yaşlılığı ilerleyip âma olunca, Hz. Ya’kûb’a risâlet verilmesi için du’â eder. Allah (C.C.) du’âsını kabul eder. Diğer oğlu Îs (Âys-Îys/Hz. Eyyûb’un babası) ise Hz. Ya’kûb’a risâlet verilmesinden dolayı onu kıskanır, öz kardeşini katletmeyi bile düşünür. Bunu fark eden Hz. İshâk, hanımına, vefatından sonra Hz. Ya’kûb’u ata yurdu Harran’a göndermesini ve orada dayısı kızıyla evlenmesini, bir süre orda kalmasını vasiyet eder. Hz. İshâk vefat eder. Hz. Ya’kûb vasiyet üzerine Harran’a gelir. Burada dayısı kızlarıyla evlenir. Otuz yıla aşkın burada ikâmet eder. Kendisine gelen bir ilham ile özlemini çektiği ilk yurdu Ken’ân (Filistin civarı) iline evlâtlarıyla birlikte hicret eder. Hz. Ya’kub Ken’ân eline gelince kafileyi Îs karşılar. Yaptığı hatanın farkına varmıştır. Kardeşinden özür dileyerek kendisini affetmesini ister. Hz. Ya’kûb onu affederek bağrına basar. Bir müddet sonra Îs, Hz. Ya’kûb’un da iznini alıp bütün malını ve evlâtlarını yanına alarak yola koyulur. Rum diyarı denilen bölgeye yerleşir. Hz. Eyyûb için “Rum diyarında doğmuştur” (MÖ 1242) denir. “Rum Diyarı” adı kuzey Suriye’den itibaren Anadolu için kullanılır. Hz. Eyyûb (a.s) Rum diyarına peygamber olarak gönderilmiştir. Kurân-ı Kerîm’de Hz. Eyyûb (a.s.) ve kıssası dört sûrede zikredilmiştir. Bunlar Nisâ, En’âm, Enbiyâ ve Sâd sûreleridir. Hz. Eyyûb kıssası Urfa’da halk arasında anonimleşmiş bir tarzda ve yazılı kaynaklardan aktarılan rivayetlerde şöyle anlatılır: Cenâb-ı Hakk, yöre insanları arasında seçkin bir kulu olan Hz. Eyyûb’u peygamberlikle görevlendirir. O’nu ve ailesini maddi ve manevi bakımdan öylesine zenginleştirir ki, O’na birçok evlât verir, malına, davarlarına bereket girer. Birçok köyü, bu köylerde bereketli toprakları ve sürülerce davarı olur. Böylece bölgenin hatırı sayılır zenginlerinden biri olur. Cenâb-ı Hakk, O’nu imtihan için, önce malını ve davarlarını, sonra tüm evlâtlarını elinden alır. Varlıklar içerisinden yokluklar içerisine, sefil bir hayata sürüklenir. O ise “Veren Allah, alan Allah” diyerek, isyana, hüzne girmeden haline şükrederek sabreyler. Sarsılmaz bir imanla metanetini kaybetmez, ibadetine devam eder. İhtiyarlık çağında ağır bir hastalığa tutulur. Her tarafı yara bere içinde kalır. Çevresindeki uzak, yakın akrabaları ve son olarak hanımı bulaşıcı bir hastalığa tutulduğuna kani olup onu bir bir terk ederler. Hiç kimsenin değil de hanımı Rahme’nin kendisini terk etmesine içerlenir ve sağlığına kavuşunca onu yüz değnekle muhakkak cezalandıracağına yemin eder. Hz. Eyyûb’u köyden kovarlar. Hanımı Rahme onu köyün dışında oldukça uzakta bir mağaraya, yani Şanlıurfa Merkez İlçedeki Eyyûb Peygamber Makamı olarak bilinen ve asırlardır ziyaret edilen “Çile Mağarası”na bırakıp köye geri döner. Şeytan Hz. Eyyûb’a ve Rahme’ye zaman zaman musallat olur. Rahme etkisi altında kalsa da Hz. Eyyûb, şeytanı kovarak, zerre kadar etkisi altında kalmaz. Çile Mağarası’nda tek başına sadece Rabb’ine sığınarak ibadetine ve zikrine devam eder. Hanımı Rahme de zaman zaman mağaraya gelip onu ziyaret eder. Beraberinde yiyecekler getirir. Bir müddet kaldıktan sonra onu tekrar yalnızlığına terk eder. Böylesi bir durumda, eşinin yalnız bırakması ve şeytanın musallat olup kalbine vesvese koymak istemesi bu yüce insanı asla sarsmaz. İbadetinden ve zikrinden alıkoymaz. Vücudunun her tarafı yara bere içerisinde olduğundan vücudunu kurt kaplar. O ise yarasını kemiren bu kurtçukları yere düştüklerinde kaldırıp vücuduna koyarak “Buyurun rızkınızı yiyiniz.” deyip büyük bir dayanıklılık ve sabır örneği gösterir. Ne zaman ki kurtlar kalbine sirayet etmeye çalışınca bu Azîz Peygamber Allah’u Teâla’ya iltica ederek: “Allah’ım! Vücudumu hastalıktan zayıflık ve takatsizlik kapladı. TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ Şanlıurfa Kültür ve Turizm Rehberi Sana zikir ve taâde mecalim kalmadı merhamete muhtaç bir hale geldim. Sana sığındım, bana merhamet et! Sen ise merhametlilerin en müşfikisin ey Rabb’im !” diye dûa eder. Bu şikâyet hali ve şifa isteme dileği Kurân-ı Kerîm’de me’âlen şöyle zikredilir: “Ey Muhammed! Peygamberler arasında Eyyûb’u da an! Zira Eyyûb da, hani Rabb’ine niyaz etmiş: “Başıma bir bela geldi, sana sığındım, sen merhametlilerin merhametlisisin” demişti. Biz de onun duasını kabul etmiş ve uğradığı sıkıntıyı kaldırmıştık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere ona hem ailesini, hem de bir misli (fazlasını) vermiştik.” (Enbiyâ: 83, 84) “Kulumuz Eyyûb’u hatırla. Hani Rabb’ine; “Doğrusu Şeytan bana yorgunluk ve azap verdi.” diye seslenmişti.” (Sâd: 41) Çile Mağarası, tarihî kaynaklarda “Eyyûbiye Karyesi” diye geçen yerleşim alanındadır. Bu karyenin bulunduğu alan Hz. Eyyûb (a.s.)’a izafe edilen mekânları veya bir diğer ifadeyle makamları bağrında taşıdığı için Eyyub Peygamber Mahallesi olarak bilinir ve anılır. Çile Mağarası, daha önceleri çok dar ve küçük iken son yıllarda artan ziyaretçilerden dolayı biraz genişletilmekle beraber 8-10 metre genişliktedir. Yeni evlenenler, sünnet olacak çocuklar ve hastalar burayı ziyaret eder. Cenâb-ı Hakk, sevgili kulu Hz. Eyyûb’un duasını kabul eder. Topuğunu yere vurmasını, çıkacak olan su ile yıkanmasını ve bu soğuk suyu içmesini emreyler. Hz. Eyyûb emr-i İlâhî’yi yerine getirir ve topuğunu yere vurur, yerden mucizevî soğuk bir su fışkırır. Hz. Eyyûb bu serin sudan yıkanıp içerek vücudunun hem içini, hem dışını onunla temizler. Böylece hastalıklardan kurtulur. Bu su kaynağı şehir merkezindeki Eyyûb Peygamber Makamı’nda “Şifalı Kuyu” olarak bilinen yerdir. Su kaynağının üzerine daha sonraları iki adet taştan ayak ve üzerinde bir atkı taşı konulmuştur. Kuyunun bulunduğu kayalık alanda kendirin sarkıtılıp çekilmesinden dolayı derin oyuklar oluşmuştur. Bu ise yüzyılların kullanımına işaret eder. Suyu soğuk ve temiz olup hiç kurumaz. Tarih buyunca birçok komutan ve kral hastalığı iyileşsin diye bu su ile yıkanmıştır. Hristiyanlar ve Müslümanlar tarafından bu su şifalı olarak kabul edilmiştir. Şifalı Kuyu’nun 150 metre kadar batısındaki kalıntıların altında kayalardan oyulmuş bir hamam olduğu, bu hamamda cüzamlı hastaların ve romatizma hastalıkların tedavisinin yapıldığı yazılı ve sözlü kaynaklarda belirtilmektedir. Bu hâdise ise Kurân-ı Kerîm’de me’âlen şöyle geçer: “Ey Eyyûb! Vur ayağını yere. Vurduğun yerden çıkan su, yıkanılacak ve içilecek soğuk bir sudur.” (Sâd: 42) Hz. Eyyûb (a.s.) mevzuunda Ebû Hüreyre’den rivayet edilen bir hadiste, Peygamber efendimiz buyurmuştur ki: “Eyyûb mu’cizeli suda yıkandığı sırada önüne altından bir sürü çekirge düşmüştü de Eyyûb bunları hemen toplayıp elbiselerini doldurmağa başlamıştı. Bunun üzerine Allah u Teâla: “-Ey Eyyûb! görüyorsun ben malını sana iâde etmek sûretiyle seni zengin kılmadım mı?” hitâbiyle karşıladı. Eyyûb: “-Evet Allah’ım! beni o sûretle gani kıldın. Fakat senin hayır ve bereket hazinelerinden benim için müstağni olmak ihtimali yoktur”, diye cevap verdi. (Sahîh-i Buhâri, C.9, s.143) Hz. Eyyûb şifa bulduktan sonra geldiği köye, yani Eyyüpnebi Beldesi’ne geri dönmüştür. Burada uzun süre yaşamış mal, mülk ve evlat sahibi olmuştur. İmtihan öncesi sahip olduğu zenginliğe fazlasıyla sahip olmuştur. Kurân-ı Kerîm’de me’âlen şöyle zikredilir: “Ey Muhammed! Peygamberler arasında Eyyûb’u da an! Zira Eyyûb da, hani Rabb’ine niyaz etmiş: “Başıma bir bela geldi, sana sığındım, sen merhametlilerin merhametlisisin” demişti. Biz de onun du’âsını kabul etmiş ve uğradığı sıkıntıyı kaldırmıştık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere ona hem ailesini, hem de bir misli (fazlasını) vermiştik.” (Enbiyâ: 83, 84) “Katımızdan bir rahmet, akıl sahipleri için de bir öğüt olmak üzere ona ailesini ve onlarla birlikte olanların bir mislini verdik.” (Sâd: 43) şeklinde ifade edilir. Hz. Eyyûb (a.s.)’un 93, bir başka görüşe göre 164 yaşında vefat ettiği rivayet edilir. Hz. Eyyûb (a.s.) doğduğu köye (Eyyûb Nebî Beldesi) defnedilmiştir. Eyyûb Nebî Türbesi’ne, Şanlıurfa merkezden doğuya doğru Mardin yolu üzerinden (80’inci km.) sola, yani kuzeye doğru ayrılan 16 km’lik yol ayrımından varılır. Kabri, yazılı kaynaklara göre; Hz. Eyyûb’un adıyla anılan Eyyüpnebi Köyü’ndedir. 1999 yılında belde yapılmıştır. 5.000 nüfusu vardır. Viranşehir ilçemize 26 km. mesafededir. Şanlıurfa’nın yaylağı sayılan sulak ve havadar, hayvan beslemeye uygun, tarıma elverişli Karacadağ’la bütünleşen bir konumdadır. Eyyüpnebi Köyü’nde câminin güneydoğu köşesine 15-20 metre mesafede olan üzeri kubbeli olan türbe Hz. Eyyûb (a.s.) türbesi olarak ziyâret edilmektedir. Özellikle arife ve bayram günleri yoğun ziyaretçi akınına uğramaktadır. TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ Şanlıurfa Kültür ve Turizm Rehberi Eyyüpnebi Köyündeki Hz. Eyyûb (a.s.)’un türbesinin 20-30 metre batısında koruma içerisine alınmış, bir taş vardır ki, yöre halkınca Hz. Eyyûb’un güneşlenirken sırtını dayadığı taş olarak bilinmekte ve ziyaret edilmektedir. Eyyüpnebi Köyü höyüğünün kuzey-batı yönünde, külliye dışındaki höyüğe 50 metre mesafedeki ikinci makam, Hz. Eyyûb’un Hanımı Hz. Rahme’nin türbesi olarak ziyâret edilmektedir. Hz. Eyyûb hastalanınca ilk başlarda eşi Hz. Rahme O’na yeterli ilgiyi göstermemiş ve Hz. Eyyûb’u Çile Mağarası’nda tek başına bırakarak oradan ayrılmış ve köyüne geri gitmiştir. Hiç bırakmaması veya sık sık ziyaret etmesi gerekirken ne yazık ki O’nu ihmal etmiştir. Hanımını çok seven Eyyûb’u bu durum çok üzmüştür ve O, Rabbi’ne sığınmıştır. Bu durum Kurân’ı Kerim’de ve hadislerde şöyle aktarılır. Hasan-ı Basriî’den gelen bir rivayete göre de: Hz. Eyyûb hastalığında karısı tarafından ihmal edilince ona: “Eğer Allah beni şu hastalıktan kurtarırsa, sana yüz değnek vururum!” diye yemin etmişti. Hastalıktan şifa bulunca Cenâb-ı Hakk, bu yeminden Hz. Eyyûb’a bir kurtuluş yolu gösterdi. Şer’i bir mahlas olan bu ruhsat, yeminlerde, hadlerde Hz. Eyyûb ruhsatı diye alınıp bâki kalmıştır. (Sâhih-i Buhâri, C.9, s.142) Cenâb-ı Hakk, bu cezanın yerine getirilmesini emrettiği gibi cezayı da kolaylaştırmıştır. Kurân-ı Kerîm’de me’âlen şöyle buyrulur: “Ey Eyyûb! eline yüz daldan destelenmiş bir demet al da onunla hanımına vur ve yemininde hânis olma!” dedik. Doğrusu biz onu sabırlı bulmuştuk. Ne iyi kuldu; muhakkak ki o Allah’a yönelirdi. (Sâd: 44) Evet, Hz. Eyyûb hanımını çok severdi, aslında hanımının kendisiyle yeterince ilgilenmemesi imtihanın bir parçasıdır. Bu yüzdendir ki yüce Yaradan, sevgili kuluna karşı bir kolaylık olsun diye yeminini yerine getirmek üzere bir ruhsat vermiştir. 100 değnek yerine 100 süpürge dalı ile vurma… Bu ruhsat Eyyûb (a.s)’u sevindirmiş ve hanımına karşı olan sevgisini daha da artırmıştır. Bu arada unutulmamalıdır ki; Hz.Rahme bir peygamber hanımıdır. Bize düşen peygamber hanımlarına gösterilen saygıyı ve sevgiyi eşit şekilde göstermektir. Asla, bir peygamber hanımını sorgulama gibi haddimiz olmayan konulara girmemeliyiz. TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ Şanlıurfa Kültür ve Turizm Rehberi Hz. Elyesa (a.s.) Hz. Eyyûb’un çağdaşıdır. Hz. Elyasa (a.s)’da diğer peygamberler gibi hep hicret etmiştir. Şam diyarından göç ederek Hz. Eyyûb (a.s)’u görmeye gelen Hz. Elyesa, Eyyüpnebi Köyü’ne vardığında yoluna şeytan çıkar, yaşlı bir insan kılığında Hz Elyesa’ya görünür ve O’na musallat olarak “Ey yaşlı insan boşuna yorulma Eyyûb’u bulamasın O buralardan göç etti çok uzaklara gitti bu yaşlı halinle O’nu bulman mümkün değil” diyerek Hz. Elyesa’yı kandırır. Hz. Elyesa artık yaşlanmıştır yürüyecek gücü kalmamıştır, hemen oracıkta Rabbine sığınarak ruhunu teslim almasını niyaz eyler. Rivayet edilir ki Hz. Elyesa, Hz. Eyyûb’la buluşmaya ramak kala oracıkta ruhunu Rahman’a teslim eder. Bir diğer rivayete göre Hz. Elyesa, Hz. İdris, Hz. İsa gibi o noktada Rabbi tarafından göğe çekilmiştir. Hz. Eyyûb (a.s.) türbesinin güneybatısında köye 500 metre kadar mesafedeki makam Hz. Elyesa (a.s.) türbesi olarak bilinmekte ve asırlardır Hz. Elyesa makamı olarak ziyaret edilmektedir. Şanlıurfa Hz. İbrahim ve Hz. Eyyûb ile özdeşleşmiştir. Bu yüzdendir ki “Peygamberler Şehri” olarak bilinir. Şanlıurfa’da 3 çocuktan birinin adı ya Eyyûb veya İbrahim’dir. Hz. Eyyûb ve Hz. İbrahim birçok şairin şiiriyatına konu olmuştur.